“Hiç birimiz hepimiz kadar akıllı değiliz.” demiş, ünlü yazar Ken Blanchard.
Gerçekten de iyi bir ekip, çok farklı kabiliyet ve potansiyellere sahip bireyler barındırır. Bireylerin gücü ve katma değerleri bir araya geldiğinde, her bireyin şahsi katkısının toplamından çok daha büyük bir katma değer meydana gelir. Bu gerçek, ekip olmanın gücünü ifade eder. Bir birey, en üstün yetenek ve tecrübeye sahip olsa bile aynı anda en fazla bir yerde olabilir.
İnsanların yeryüzünde ilk var oldukları zamanlardan bu yana onları ayakta tutan temel şey, paylaşım içinde olmalarıdır. Şimdi birkaç saniye odaklanıp hayal edelim: Ya tekerlek ilk icat edildikten sonra üretilmek istenen her bir araç için tekerleğin tekrar keşfedilmesi gerekli olsaydı? Bu günlere gelebilir miydik?
Günümüzde de bu paylaşım gerçeği değişmiş değildir. Teknolojinin çok hızlı bir şekilde geliştiği ve değiştiği bu çağda da hayatta kalmanın birinci şartı eldeki bilgiyi çok hızlı paylaşmaktan geçiyor. Özellikle teknoloji şirketlerinde süreç devamlılığının esası buna dayanır. O sebeple mevcut bir ekibe yeni katılan kişilere bilgi ve kültür aktarımının gecikmeden ve hassas bir şekilde yapılması, o yeni bireylerin de takımın bir parçası olma yolunda motivasyonlarını artırır ve gerekli adaptasyon zamanını çok ciddi bir şekilde düşürür. Konuya bu açıdan bakılınca çoğu insanın yeni bir işe başlama “fobi”sinin derinlerinde yeni şirkete uyum sürecinde yaşayabilecekleri sorunların da yattığını söylemek yanlış olmaz. Biz bir şirkete başladığımızda bunu görmek istiyorsak o halde neden ileride karşılaşmak istediğimiz bir paylaşım kültürünü, hemen şu an yanımızdaki kişilere yaşatmıyoruz? Yapılan araştırmalar; bir kişinin, çalıştığı kurum hakkındaki hislerinin, kurumun kendisinden ziyade büyük ölçüde içinde barındırdığı insanlardan etkilendiğini gözler önüne sermektedir.
Bilgi paylaşımının önündeki en önemli engellerden biri, bunu yapma potansiyeli olan bireylerin bu süreçten kişisel zarar görebileceklerine dair korkuları olabilir. Bu kişiler, bilgi paylaşımı yaptıkları kişilerin gelişiminin onların konumunu tehdit edebileceğine dair endişeler taşırlar. Bulundukları konum, onlar için bir nevi bir “konfor” alanıdır. Herkes kendi konfor alanında mutludur belki, fakat unutulmaması gereken gerçek, konfor alanı asla gelişme sağlamaz.
Daha yaşanabilir bir çevre için yarının kuşaklarına bugünden bilgi paylaşımı yapmaya başlamamız gerekiyor. Hedefler kısa vadeli olmadığı sürece bilgi paylaşımı katlanarak büyüyen bir kazanca dönüşecektir.
Haydi paylaşalım!